
Özet
Paul Sheldon, Misery adlı bir roman dizinin ünlü yazarı. Ama Paul Misery’i yazmaktan bıkır, dolayısıyla diziye adını veren kadın kahramanını öldürmeye karar verir. Sonra, Colorado’nun Rocky dağlarında pek sakin ve uzak kulübede yepyeni bir kitap yazar. Yeni romanını bitirdikten sonra, Paul eve dönerken büyük kar fırtınasından dolayı araba kazası geçirir ve neredeyse ölüyordu. Uyanışından sonra, kendini garip bir odada bulur. Bacakları kırılmıştır. Onu kazadan kurtaran ve emekli bir hemşire olan Annie Wilkes, Paul’a kitaplarının bir numaralı hayranı olduğunu söyler. Dahası Annie Paul’u tedavi etmeye söz verir.
Fakat Paul, ilk sohbetlerinden sonra Annie’nin psikopat ve tehlikeli olduğunu fark eder. Meselâ, Misery’nin kitaptaki ölümünü öğrenince Annie hiddetlenir ve Paul’un hayatını tehdit eder. Dahası Annie, Paul’u yeni kitabını yakmasını ve Misery’nin diriltmesini şiddetli bir biçimde zorlar. Annie’nin ısrar ettiği bu yeni Misery romanını yazan Paul, gardiyanıyla uyumlu davranır gibi görünmek ve aynı zamanda esaretinden kaçmaya çalışmak zorunda kalır. Ama Annie Paul’un gerçek planını yavaş yavaş fark ederken, Misery yazarı zamana karşı yarışır.
Düşüncem
Stephen King’in Misery adlı kitabı en sevdiklerimden biridir. Bunu çok defa okudum. Kitabın 400 sayfasında Annie ile Paul’un tek bir sahnede nasıl etkileştiğinden hoşlanıyorum. Yani, bu iki karekterin bilinçaltıları endişe yaratmakla derince geliştirilir. Her sayfa bütün kitabın ayrılmaz bir parçasıdır. Okurlar, Paul’un karakteri ve kaçışını merak edecekler. Bir de Annie’nin delirdiği bölümlerden çok korkacaklar. Sadist‘in ortasında bir insan hikayesi ve bir adamın hayatta kalmak için mücadelesi var. King, Paul’un mücadelesi ve psikolojisini hemen hemen otobiyografik bir şekilde gayet iyi tarif etti.
King’in güçsüzlüklerinden biri kötü veya zayıf sonlardır. Meselâ, geçen postumda bahsedilen The Stand. Fakat, Sadist‘in sonu King’in en iyilerinden biri ve Paul ile Annie’nin hikayesi inandırıcı bir şekilde sonuçlandırır. Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.