
Dünya çapında tarih uzmanları ve öğretmenleri, modern dünyanın siyasetinin Fransız İhtilâli’yle doğduğunu öğretirler. Aydınlanma filozofları tarafından ilham alınan İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi (1789), hürriyet ve eşitlik kavramları, anayasallık, cumhuriyetçilik ve milliyetçilik, hepsi bu tek olayda bir araya geldiğini ileri sürerler. Antik Roma İmparatorluğu’ndan birçok simgelerini alan bu ihtilalde kırmızı kapak (bonnet rouge) ülkü vatandaşı simgeledi. Giyotinin ise suçluyu insancıl, rasyonel, ve acısız idama gönderdiğine inanılıyordu. Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda, 1983’lü Danton filminde aydınlanma, hürriyet ve rasyonalizm kavramlarının Terör ve diktatörlüğe savaş şartlarının altında nasıl dönüşebileceğini gösterir.
Amerikan ile Fransız devrimlerin Arasında Temel Farkı
John Locke, Jean-Jacques Rousseau, Voltaire ve Diderot gibi Avrupa’da Aydınlanma filozofların kavramlarından gelen ikiz muasır siyasi hareketi vardı. Birincisi, İngiltere İmparatorluğu’ndan ayrılan 13 Kuzey Amerika kolonisi Amerika Bağımsızlık Savaşı’nda (1775-1783) mücadele etti. 1776’lı Bağımsızlık Beyannamesi, “Yaşam, Hürriyet ve Mutluluğa Çalışma” haklarını sağladı. 1787’li Philadelphia Toplanması’nda ise Amerika Birleşik Devletleri’nin anayasa vasıtasıyla kurulmasını da tasdik etti. Bu “devrim” sonunda Amerikan bağımsızlık, milliyetçilik ve bağımsızlık getirirse de kurucular tutucu bir şekilde ileri sürdüler. Mülk vasfı oy hakkına tabi kılındı. Güney eyaletlerde köleliğin sürdürülmesi devam edildi. Kısaca Amerikan Bağımsızlık Savaşı, mücadelenin önceki hakim koloni sınıfının mevkini muhafaza etmesiyle toplumsal bir devrim değildi.
İkinci ise 1789’dan 1799’ya kadar süren Fransız İhtilâliydi. Amerikan Bağımsızlık Savaşı’ndan pek farklı bir tarihi süreçti. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne göre bir ihtilal “bir ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik yapısını veya yönetim düzenini değiştirmek amacıyla kanunlara uymaksızın cebir ve kuvvet kullanarak yapılan geniş halk hareketi, devrim” olarak nitelenir. Eski yönetimde hükmeden Bourbon monarşisi ile Katolik Kilisesi’nin devrilmesiyle Fransa “yeni bir toplum” hayata geçirmeye çalışıyordu. Eski iktidar sınıfı, eski din ve eski toplumsal ihtiyarlara karşı mücadele eden devrimci halk bir cumhuriyet kurdular.
Birinci Fransız Cumhuriyeti’nde büyük ters tepmesine rağmen eski monarşi ile katoliklik yerine yeni hürriyet ile “sivil kilise” uygulandı. Amerikan bağımsızlık hareketiyle kıyaslayınca Fransız İhtilali’nde devletin kendi strüktürü esaslı ve köklü bir biçimde dönüştürüldü. İhtilalin Napolyon’un diktatörlüğüne sonuçlandıysa da Bourbon monarşisinin kopyasını çıkarmaya çalışan Napolyon’un siyasi modeli muasır ekonomik-siyaset sınıf olan burjuvazine dayandırılması kesindi. Modern dünyada şehirli ve sanayi burjuvazinin siyasi bir güç olarak yükselmesi Fransız İhtilali’nden bize gelir.
İhtilalin Reformları
Fransa İhtilali’nde 1789’dan 1792’ye kadar anayasal monarşi birinci dönemdi. Bourbon otokrasinin çökmesiyle, Fransız devrimciler feodalizm yerine milli meclisi ile finans, eğitim, ve toprağa sahipliği değiştiren liberal reformları yaptılar. Eski yönetimin ikinci imtiyazlı sınıfı olan Katolik Kilisesi devletçi bir sivil kilisenin kuruluşuyla de etkisini yitirdi. Devrimci ve anayasal düzene yemin etmeyen papazlar ve piskoposlar ülkeden sürgün edildi. Ülkede monarşist, aşırı cumhuriyetçi ve ılımlıların arasında büyük bir uçurum açıldı. Daha da kötüsü, devrimci Fransa ile kendi reayasından korkan Avrupalı monarşileri arasında siyasi gerilim da ortaya çıktı. 1792’de Fransız devrimciler, devrimi “düşmanca zalimlerin krallıklarına” yayacaklarını ilan ettiler.
Birinci Fransa Cumhuriyeti Bourbon monarşisinin ortadan kaldırılmasıyla Eylül 1792’de ilan edildi. Kral Louis XVI ise Ocak 1793’te vatan haini olarak idama mahkum edildi. Sonrası genç cumhuriyetçiler, feodal olarak düşünülen Hristiyanlığın tamamen bir biçimde ortadan kaldırılmasına çabaladı. Hristiyan takvimini ortadan kaldırıp, yerine 1792-1806 yıllarında resmi olarak kullanılan “cumhuriyet takvimi” onaylandı. Bu takvime göre Fransa, 1792’de değil 1. Yıl’ındaydı. Yeniden adlandırılan aylar üç haftaya bölündü, her haftada on gün vardı. Bu takvimde Katolik bayramlarını cumhuriyetçi ve devrimci bayramlarıyla değiştirildi.

İhtilalde Terör Hükmü
Mart-Nisan 1793. Avusturya, İspanya, Prusya ve İngiltere’nin “Birinci Koalisyona” karşı Fransa savaştaydı. General Charles François Dumouriez’in başkomutanlığının altında, Fransa bu koalisyona karşı zafer kazandı. General Dumouriez milli kahraman oldu. Ama birkaç ay sonra Dumouriez Fransa’yı vazgeçip Avusturya’da monarşist komployu düzenler. Dumouriez’in planına göre, monarşist karşı-devrimci ordu Paris’i fethedecekti ve idam edilen Louis XVI’nın oğlunu tahtaya koyacaktı. Ama bu komplo Jakoben gazeteci Jean-Paul Marat tarafından ortaya çıkarıldı. Aynı zamanda Parisli devrimciler, bir iç savaşında Vendee bölgesindeki “monarşist ve Katolik orduya” karşı savaştılar.
La Convention’da (milli mecliste) iki grup vardı. “Vatansever Savaşı” başlatan ılımlı Jirondenler ve savaşa karşı konuşan aşırı solcu Jakobenler. İkisi, Dumouriez’in darbesi girişimini önlendiyse de başka “ajanların” var olduğunu düşünüyordu. Marat ve Jakobenler, yeni “Kamu Güvenlik Komitesi”ni mecliste kururlar ve Jirondenler “devrimci mahkemeleri” tesis ederler. Kamu Güvenlik Komitesi, bütün ordu ve müdafaa sorumluluklarını ele koyar. Oysaki, Girondinler kanun sistemini alırlar.
Jirondenler ilk vururlar. Marat’ı “şiddetli çetelerin kışkırtması”yle suçlarlar ama kamu desteğiyle Marat davasını kazanır. Bu nedenle, cumhuriyette gücün dengesi Jakobenlere kaydı. Kamu Güvenlik Komitesi’nin ilk kanununda fiyat kontrolü uygulanır. İkinci olarak, Jirondenleri vatan hainleri olarak meclisten temizlerler. “Terör” kelimesi sık sık yer değiştiriyordu ama bu zamanda “karşı-devrimcilere karşı devlet terörü”nün kullanışı demekti. Böylece Fransa Cumhuriyeti bütün düşmanlarını dehşete düşürmeye amaçlıyordu.

Manşet: Marat’ın Zaferi
Soldaki pankartta “Yeni Şarkı: Tersini söyleyebilen sadece tek bir kara ruh var. Marat yaşasın, Marat yaşasın, vs.”
Sağdaki pankartta: “Devrimci mahkeme Marat’ı hem suçsuz bulup Hürriyet Kampasına yerleştirilmesi emretti.”
Aşağıda: “Halkın ve haklarının Ölümsüz Muhafızı. Büyükleri ve tahtı düşürüyor. Kralların çökmelerinden ile sivil erdemden eşitliği kurdu. Tacı ona teklif verelim.”
1793-1794: Maximilien Robespierre, Louis Antoine de Saint-Just, Georges Danton, Jacques René Hébert ve başka önemli Jakoben devrimciler Terör yasallarını uyguladı. Komite, anayasa ve vatandaş haklarını keserek polis ajanları bütün ülkeye gönderildi. Komitenin esaslı amacı cumhuriyetin bütün düşmanları yok etmek. Savaşı kaybeden general, Katolik ibadetini devam edenler, eski monarşiyi geri isteyenleri tüm devrimci mahkemelerinin önüne geçtiler. Yılın sonuna kadar 17,000 zanlı devrimci mahkemelerinde idama mahkum edildi. Ayrıca Monarşistler ile cumhuriyetçilerin arasında iç savaşından dolayı 240,000 insan Vendee bölgesinde öldü.

Terörün Sonlandırması
İhtilalin terörü cumhuriyet ve devrimin düşmanlarını yok ettiyse de aynı zamanda kahramanları da onun tarafından mahvedildiler. Halkın Dostu adlı gazeteye sahip Jean-Paul Marat, her gün idam listelerini yayımladı. 1793’te Caen kentinden Paris’e gelen genç kadın devrimcisi Charlotte Corday, Murat’ı öldürdü. Takip eden aylarda Corday, Marie Antoinette, eski papazlar ve aristokratlar da giyotinle idam edildiler.
Jakoben liderleri de çatışıyordu. Jacques René Hébert’in kurduğu grup Hebertistler dechristianisyion programını devam etmek istediler. Mantık tarikatı Hebertistler tarafından ateizmi desteklemek için tesis edildi. Robespierre dechristianisyionu desteklediyse de, ateizmi reddetti. Onun yaratıcıya inanmasıyla Hebertistlere karşı Büyük Varlık tarikatını kurdu.

“Büyük Varlığın Bayramı- Champ-de-Mars’tan bakışı.”
Bu gerilimli durumda Jakobenler birbirlerinin aleyhine döndürdüler. Danton ve Robespierre Hebertistlerin yakalanmalarını emretti. Onların idamlarından sonra, Danton ve Robespierre arasında gerilim ortaya çıktı. Danton, Fransız orduların yeniden kazanmalarıyla ve ekonomik durumun giderek iyileşmesiyle Terörün sonuna erilebileceğine inandı. Robespierre ise pek erken olduğunu düşündü. Bu atmosferde görüş farklılıkları vatan hainliği sayıldı. Danton ve taraftarlarının komitede azınlık olduğundan dolayı, Robespierre onları da temizleyebildi.
Temmuz 1794. Robespierre, yeni düşman listesinden bahsederek milli mecliste söylev verdi. Birdenbire bütün milletvekilleri, kendi adının listede göründüğünden korktu. Ertesi gün Robespierre’nin meclise girmesiyle milletvekilleri ona hakaretler edip komitenin liderini iktidardan indirdiler. Kısa zaman sonra Robespierre giyotinle öldürüldü ve terör sona erdi.
Sonuç
Wajda’nın filmi 1793-94’lü Terör döneminin ortasında yer alır. Bu dönemde burjuvazinin arasında siyasi cepheler ortaya çıktı. Fransız milli meclis, Eylül 1792’de Bourbon monarşisini ortadan kaldırarak cumhuriyetçi devleti uyguladı. Filmde Jakoben kahraman ve vatansever Georges Danton (Gérard Depardieu) Kamu Güvenlik Komitesi’nin üyesi olarak Paris’e gider. Danton’un meslektaş ve rakibi olan Maximilien Robespierre (Wojciech Pszoniak), Komitenin başkanı olarak Terör politikalarını ileriye sürer. Wajda’nın filmi, bu tarihi olayların ortasında yer alarak yeni cumhuriyetçilerin hürriyetçi değerleriyle askeri gerçekleri nasıl dengeledirdiklerini gösteriyor.